6 Haziran 2013 Perşembe




Magritte- The Son of Man

"At least it hides the face partly. Well, so you have the apparent face, the apple, hiding the visible but hidden, the face of the person. It's something that happens constantly. Everything we see hides another thing, we always want to see what is hidden by what we see. There is an interest in that which is hidden and which the visible does not show us. This interest can take the form of a quite intense feeling, a sort of conflict, one might say, between the visible that is hidden and the visible that is present. " (1964)



'Gerçeğin ne olduğunu asla
Anlamaya çalışmanın zaman kaybı
Aslında ne tek bir gerçek
Ne de neden sonuç var ucunda.

Belirsizlikler çok fazla kafanı karıştırdığında, onu daha da karıştırırsın bir yere varma umuduyla. “Gerçek şu işte!” diyebileceğin neden/ler için her şeyi netleştirmeye yeter dersin.

Gerçeklik olgusunun devreye girdiği an.. Her bir an ile değişir gerçek. Her bir hissiyat,yaşanmışlık ve farkındalık yeni bir değişime o da yeni bir gerçekliğe çıkar.

“Everything we see hides another thing, we always want to see what is hidden by what we see, but it is impossible. Humans hide their secrets too well....”

Peki, o andaki hisler, yaşananlar ve farkına varılanlar ne kadar gerçektir o zaman. Her insan kendi gerçeğini mi gösterir karşısındakine ya da olmak istediği-isteyeceği insanın gerçekliğini mi? Olmak istediğin insanı nereden biliyorsun daha once hiç oldun mu ki nasıl davranacağını biliyorsun yoksa el yordamı tahminlerle mi ışığa varmak istiyorsun. Gerçeğin ışığın arkasında olduğunu bile bilmiyoruz. Gözlerdeki ışığı takip etmek tek care belki de. Onu da kaybetmemeye uğraşmalı ya da başkasının gözünden çalmalı. 







Eyes Wide Shut ( bunu da çalabiliriz:  http://www.youtube.com/watch?v=CoZJdil0_HI )

Gözlere çok fazla anlam yükleyenlerdenim. İnsanın enerjisi gözlerine oradan da başkalarına geçer. Nazar değmek, göze gelmek de ordan gelmez mi zaten batıl inanç falan değil doğru bence. Uzak doğu felsefesindeki yedi çakrada da alın çakrası üçüncü gözü temsil eder. Bedenimizdeki alın çakrası hislerin beyinle bağlantısını değerlendiren, kişinin kendi ve dış dünyayla arasındaki köprüsüdür. O yüzden, insanın gözlerinin içine bakarak anlayabilirmişiz içindekini. Ne yazık ki göz kontağında birazcık başarısız bir insanım. Bir arkadaşım söyleyene kadar fark etmemiştim. Her zaman değil de çoğu zaman dikkatimi çeken başka bir şeylere bakarken yakalıyorum kendimi. Ama artık biliyorum ya hep bakıyorum bazen gülesim geliyor bazen de ne güzel gözleri varmış diyorum içimden karşımdaki için ya da vays vörsa.





Sonuca neden aramanın dayanılmaz ağırlığı

Gerçeklik yoksa neden aramanın anlamı yoktur o halde. Ya da şöyle benim gerçeğim var, senin, onun, hepimizin gerçekleri var. Hepimizin bunu aynı nedene de bağlayabiliriz, farklı nedenlere. de Belki de nedeni yoktur, yani her şey ihtimaller dahilinde.

Nedensellik hayatımıza liseden kalma galiba. Neden sonuç cümlesi ararken buluyorum kendimi şıklar arasında.

Trafik olduğundan geç geleceğim.

.
.

Tamam o zaman.


Nedene sebep olan nedenler- alt nedenler yani onlardan ne haber?



Bu cümlede asıl anlatılmak istenen hiç bir şey yok. Aslında ortada bir neden de yok, gerçekler beyin kıvrımlarımızda yatıyor. Zamanında yorumlamak için ehil olmak gerekiyor ya da zaman seni harcıyor.







Çözümleme 

Her davranış, her olay arkasında çözümlenebilecek bir sudoku bırakır. En sevdiğimden. 1’den 10’a kadar saydığımda her şeyi unutmak isterim. Sıra gelir yenisine beş yıldızlıya enerjimin kalmadığı an kaçıp kurtulmak isterim.



Dipnot - OHA!


http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/06/28/iste-dunyanin-en-zor-sudokusu


Çözebilene aşure tenceresi dolusu zuppadizukka yolluyorum :)































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder